5 Günde Midilli: Minik kasabalarıyla küçük bir adadan daha fazlası (Eylül 2017)
1.Gün
Son günlerde bir Yunan sevdasıdır gidiyor, itiraf
ediyoruz, biz de bu sevdaya kapıldık. Zafer bayramı ile Kurban
bayramını birleştirmenin vermiş olduğu mutlulukla kendimizi sabahın erken saatlerinde
Ayvalık’a attık. Ayvalık’dan Midilli’ye geçerken JaleTur ve Turyol olarak
iki alternatifiniz var. Biz Turyol’u tercih ettik, yarım saat fazla sürmesine
rağmen daha ucuz bir yolculuktu.
İki tatili birleştiren bir biz değildik tabi; bu yüzden Midilli
girişindeki vize kuyruğunda hatırı sayılır derecede bekledik. Küçük çocuğu
olan aileler dikkat kesilin; çünkü siz beklemeden bir yan kapıdan geçebilirsiniz!
Kapıdan geçtikten sonra internetten kiraladığımız aracımızı almak için
Auto Moto Lesvos’a gittik, aklınızda olsun burası diğer şirketlere oranla daha ucuz (4 gün =130 Eur). Teslim
aldıktan sonra, konaklayacağımız kasaba Molyvos’a geçmeden önce
Mytilene’de gezmeye başladık. Kasabaya iner inmez farkettiğimiz Saint Therapon
kilisesi ile başladığımız yürüyüşümüze cadde üzerinde mini bir
turla devam ettikten sonra Kalderimi Taverna’ya oturduk. Şirin, minik
bir sokakta güzel bir mekan.

Kalderimi’nin menüsü içinde kaybolurken daha
önceden bildiğimiz lezzetlerden, (ızgara ahtapot Yunan topraklarında
güneşte kurutulduğu için bizim damak tadımıza biraz sert geliyor, onu es geçtik) şarap
soslu ahtapotu tercih ettik ve çok sevdik. En beğendiğimiz yemek ise kabak
çiçeği dolmasıydı, bir tane yetmedi bir tane daha söyledik. Kesinlikle denemelisiniz
dediğimiz bir diğer yemek ise salçalı dana eti! Ege topraklarındayım, balığın
harman olduğu yere geldim ne eti demeyin, söyleyin bir tane! Kısaca Uzo’nun
6 Eur’dan başladığı, Mythos’un 2.5 Eur olduğu makul fiyatlı leziz tavernayı
herkese öneriyoruz.
Yemekten sonra konaklama için seçtiğimiz Molyvos’a doğru ilerliyoruz.
Tavernaların yoğun olduğu ve akşamlarının hareketli geçtiğini
duyduğumuz Molyvos’da taş bir ev kiraladık. Görür görmez çığlık attığımız
muhteşem evimiz Heliades Maisonettes’i,Booking’den bulduk , tatlı ev sahibimiz
Nana’nın kendi bahçesinden getirdiği incirler sayesinde tatilimiz çok
güzel başladı.
İlk gün akşam yemeğimizi Captain’s Table’da yedik. Güleryüzlü
çalışanları ve uygun fiyatlarıyla 5 kişi 73 euro ödeyerek tıka basa doyduk. Sonrasında
ise Molyvos’da güzel bir yürüyüş yapıp, ertesi sabah için bir dolu
kahvaltılık aldık.
![]() |
Molyvos Gün Batımı |
2.Gün
Evde yaptığımız kahvaltımızın ardından, denize girmek için Petra üzerinden geçerek Anaxos’a doğru yol aldık. Geceden keşfettiğimiz üzere Molyvos’da toplamda 20 şezlong vardı, kazanamayacağımız bir mücadeleye girmeyelim dedik! Anaxos’da Tropicana Beach Bar, tipik yediğinizi içtiğinizi ödediğiniz şezlong ve şemsiyeye para vermediğiniz bir sahil barı. Tüm gün burada yayıldıktan sonra Molyvos’a dönerken Petra’da durduk. Petra, Molyvos’dan daha küçük ve sakin bir sahil kasabası. Ara sokakları gezip, Panagia Glykofilousa (Church On the Rock) ‘ya çıktık.
Dönüş yolunda ise tatlıları ve
manzarasıyla ünlü Tsalikis Coffee’de oturduk. Petra ve Molyvos arasında shuttle servisi var,
araba olduğu için biz kullanmadık ama görsel olarak şirindi,
fotoğraf çekmeden geçmedik.
![]() |
Tsalikis Coffee |
Akşam Molyvos’da Le
Grand Bleu’da oturduk, mücver gerçekten çok lezizdi. Ama ne yalan söyleyelim, 5
günlük Midilli gezimizde en az memnun kaldığımız yer diyebiliriz. Öyle ki
tekrar Captain’s Table’a oturmadığımız için üzüldük. Hep bu yeni yerler deneme
aşkı yüzünden!
3.Gün
Midilli’nin yollarında o dağ yolu senin bu dağ yolu benim ilerlediğimiz o
gün de kendimizi farklı bir sahile atmanın peşindeydik. Kalloni kasabası
üzerinden geçerek ilk durağımız olan Agiasos köyüne vardık. Burası seramik ve
ahşaplarıyla ünlü, değerlerini kaybetmemiş şirin bir yer. Köyde soluklanıp
ballı yoğurt yiyebilirsiniz. Ha Kanlıca’da daha güzeli var mı, tabi ki var ama
işte maksat soluklanmak. Agiasos’da iki tane kilise gezdik fakat “Ekklisia
Zoodochos Pigi” içerisinin değişik yapısı ve bahçesinin mükemmeliğiyle bizi
gerçekten çok etkiledi.
Agiasos’dan sonraki durağımız Plomari sahil kasabasıydı. Christiane
Snack Bar’da günümüzü geçirdik. Bar çalışanları dünyanın en yavaş insanları
olabilir, aklınızda olsun boşa canınız sıkılmasın J
![]() |
Christiane Snack Bar |
Sahilde güzelce dinlendikten sonra Barbayannis Uzo Fabrikasına gittik.
Yunanistan’a ve hatta tüm dünyaya yapılan üretim buradaki fabrikadan
yapılıyormuş, şaşkınız, çünkü gerçekten bu çapta bir ihtiyacı karşılamak
için küçük bir tesis gibi geldi bize. Neyse, tanıtımın sonunda
toplamda 4 çeşit uzo tattık ve en beğendiklerimizden satın aldık.

Akşam Molyvos’a dönmeden rastgele bir tavernaya oturduk.
Her gün balık yiyoruz diye konuşurken bir baktık masayı et ürünleriyle
doldurmuşuz! O akşam da kırmızı etle geçmiş oldu napalım, özledik,
istedik, yaptık: Pişman değiliz!
Günün özeti; Plomari güzel bir sahildi ama o kadar yol teptiniz, Molyvos’dan
buralara derseniz haklısınız, biz de bir daha gittiğimizde Plomari tarafına
gelmeyi düşünmüyoruz, ama hiç gitmediyseniz Agiasos’a uğramak ve fabrikayı
ziyaret etmek için bile değer. Hem daha en güzel sahili açıklamadık!
4.Gün
Midilli gezimizin son günü için yakın yerlere gidilen bir plan
yaptık. İlk istikametimiz Mantamados oldu, açıkçası burası hakkında anlatılacak
çok fazla bir şey yok, Kalloni gibi sakin sessiz bir kasaba. Görülmesi
gereken yer, kasabanın biraz dışında kalan Taxiarchis Manastırı.
Taxiarchis, Lesvos’un koruyucu meleği kabul ediliyor, manastır da bu
sebepten çok sayıda ziyaretçi alıyor. Manastırın bahçesindeki cafede
lokma yiyebilirsiniz, çok fazla bir esprisi yok ama gelmişken yemeden
gitmeyelim diyenlerdendik.
![]() |
Taxiarchis Manastırı |
Lokmaları yedikten sonra rotamızı kızıl kumuyla ünlü sahil kasabası
Tsonia’ya çevirdik. Evet açıklıyoruz, Midilli’de girdiğimiz en temiz
ve berrak su burada. Öyle ki; su altında efsane fotoğraflar çektik. Kum belli
bir yerden sonra kırmızı renkte. Yine rastgele seçtiğimiz Tavern
Pleasure‘a oturduk, çok da memnun kaldık. Sahil kalabalık değil ve diğer plajlardan farklı
olarak daha az Türk vardı. Şezlong ve şemsiye ücretsiz hatta Tsonia,
Midilli’nin Türkiye’ye en yakın noktalarından biri olduğu için telefonunuzla
Türkiye’deki hattınıza bile bağlanabiliyorsunuz.
![]() |
Tsonia |
Sahilde çok keyifli bir gün geçirdikten sonra akşam yemeği için
istikametimizi Scala Sykamineas’a çevirdik. Sahilde birkaç tavernası
bulunan küçük bir sahil kasabasıydı. Gezerken sahildeki bir kaya üzerine inşa
edilmiş olan Denizkızı Madonna Kilisesi (Church of Mermaid Madonna) hemen
gözünüze çarpıyor. Kilise, Lesvos ve Yunanistan'ın en büyük yazarlarından
Stratis Myrivilis'in kitabı The Mermaid Madonna ile büyük bir üne kavuşmuş.
![]() |
Church of Mermaid Madonna |
Yemek
içinse “I Mouria tou Mirivili”’yi tercih ettik, ve çok memnun kaldık.
Biralar 2.5-3 Eur, Uzolar 6-8 Eur arasında değişiyor. Fiyatlar aslına
bakarsanız tüm Midilli adasında üç aşağı beş yukarı aynı. Yemekten sonra
misafirperver taverna çalışanları Türk kahvemizi de getirdiler, keyfimizi
katladılar.
Molyvos’a gelince dağın tepesinde tüm ihtişamıyla bize göz kırpan
Molyvos Kalesi’ne sabaha bırakmadan akşam çıkmaya karar verdik. Kale gerçekten
çok güzel, akşam canlı müzik eşliğinde insanların içkilerini yudumladıkları bir
tavernası da mevcut.
![]() |
Molyvos Kalesi |
Adadaki son gecemizde, bu gece burada bitemez diyerek
kendimizi Congas Beach Bar’a attık. Güzel kokteylleri olan iyi dizayn
edilmiş bir bar. Gündüz buradan da denize girebilir ve barın
içerisinde takılabilirsiniz, ama en başta da dediğimiz gibi şezlonglar oldukça
sınırlı sayıda ve sabahın erken saatlerinde doluyorlar. Kamu spotumuzu
verdikten sonra, kendimize birer kokteyl söyledik ve rahat koltuklara yayıldık,
burada eğlence gece 1den sonra başlıyor, aklınızda olsun.
5.Gün
Artık Molyvos’a veda vakti diyerek Mytilene’ye doğru çıkıp arabamızı
teslim ettik. Pazar günü her yer kapalıydı biz de turistik birkaç
aktivite yaptık. İlk gün göremediğimiz Yeni Cami’yi gezdik, kötü ve harabe
durumda olduğunu görmek üzücüydü.
![]() |
Yeni Cami |
Dönüş saatimiz akşama doğru olduğu için
öncelikle Panellenion’da kahve molası verdik. Burası Cunda’daki Taş Kahve’ye
benzetilse de kıyaslandığında çok daha ihtişamlı ve ferah diyebiliriz. Tavanlar
yüksek, içeride kendinizi eski zamanlarda hissettiğiniz, dizaynı hemen hemen
hiç bozulmamış, orijinalliğini koruyan bir yer. 1800’lerde Osmanlı burayı banka
binası olarak yaptırmış, 1900’lerin başında da pastaneye dönüştürülmüş. Müzede
kahve molası vermek gibi bir şey, mutlaka görün.
![]() |
Panellenion |
Kahvelerimizi
içtikten sonra hem her yer kapalı olduğu için hem de ilk göz ağrımız olması
sebebiyle kapanış yemeğimizi “Kalderimi Tavern” ‘da yaptık ve yine çok memnun
kaldık.
Sevgiler!
Yorumlar
Yorum Gönder