Küçük adadaki büyük festival: Sziget! (Ağustos 2017)
Size Avrupa’nın en büyük müzik ve
kültür festivallerinden biri Sziget’de gerçekleşiyor desem, herhalde çoğunuz
bizim gibi ilk başta mavi ekran verirdiniz. Hem de Sziget, Macaristan’ın
başkenti Budapeşte’de, karaya bağlı Obuda Adası’nda 1993 yılından beri düzenleniyor.
Festival zamanı ada “Island of Freedom”
olarak anılıyor ki gittiğimizde neden böyle dediklerini çok net anladık. Öncesinde
biraz araştırma yaptık fakat çok fazla bilgiye ulaşamadık. Bu sebeple size bir
kıyak yapıp 5n 1k formatıyla harmanlanmış bir yazı hazırlamaya karar verdik,
evet evet çok tatlıyız.
Festival 2018 yılında 08/08-15/08
arasında ve biletler szigetfestival.com/tr’dan satın alınabilir. Biz bu yılki
festivali 65 EUR+ 2 EUR servis ücreti ödeyerek aldık. İster tek gün ister combo
alabilirsiniz, planlaması size kalmış. Diyelim bir gün için satın aldınız
gittiniz ve aman tanrım o kadar sevdiniz ki bir gün daha alsaydım keşke
dediniz; onun da çaresi var, kapıdan 70 EUR gibi bir ücret ödeyerek satın
alabilirsiniz. Tarih de hazır belliyken, uçak biletinizi, otelinizi hepsini önceden
ayarlayabilirsiniz. Biz Pegasus kampanyasından faydalandık, uyguna biletleri
kaptık. Oteli de bookingden hallettik, merkezde bir daire kiraladık. Ha siz ben
kampçıyım derseniz Sziget aynı zamanda bir çadır kenti. Öyle bir festival
deneyimi yaşamak isterseniz hızlı karar vermenizde fayda var çünkü biz
festivaldeyken insanlar bir sonraki senenin planını yapmaya başlamışlardı bile!
Festival alanı şehrin merkezine
taksi ile yaklaşık 15-20 dk sürüyor ve ücret 40-50 tl max. İsterseniz aldığınız
Sziget biletleriyle şehirdeki tüm toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanabilir
hatta müzeleri gezebilirsiniz. Ama inanın günü adada geçirmek yerine bu vakti
müze gezerek harcamak istemezsiniz.
Biz ilk senenin acemiliği ile tam
zamanları tutturamadık ama siz yazıyı okuyan sevdiklerimiz şanslısınız çünkü
tecrübelerimiz yolunuzu aydınlatacak. Budapeşte rustik mimarisi ile göz dolduran
bir şehir. Yeme içme ucuz ve mekanlar güzel, EUR’nun 5 TL ye koştuğu zamanda
bile göreceli olarak diğer Avrupa şehirlerinden ucuz. Bu sebepleri toplayınca
festival harici 2 gün buraları keşfetmek, güzel güzel gezinmek için yeterli
olacaktır. Festival için de min 2, aman aklım kalmasın için 3 gün yeterli
olacaktır. Eğer yaşınız 18-25 arası ise bir hafta da kalsanız sıkılmazsınız
gerçi ama biz yıllık iznimizin bir haftasını burada bitirmek niyetinde değiliz
daha gezilecek çok durak var.
Hikaye kısmını geçip gün gün
neler yaptığımızı özetleyelim. İlk gün yani Perşembe, öğleden sonra ancak şehir
merkezinde olduk. Festival zamanı olduğundan havalimanı, otobüsler ve şehir
extra kalabalık. Gerçi festival sonrası gezen bir arkadaşımızdan edindiğimiz
bilgiye göre şehir bu zaman daha güzelmiş. Neyse ilk hedefimiz malum ruin
barların en meşhuru Szimpla Kert. Gerçekten insanda “Hadi arkadaşlar el ele
verin de burayı bir toparlayalım!” isteği yaratan mekan. Öğle vakti olduğu için
yiyecek olarak sadece hamburger vardı. Akşamları için daha geniş yemek
seçenekleri mevcutmuş. Aklınızda olsun mekana girmeden bir-iki dükkan önce sokak
lezzetleri satan kiosklar göreceksiniz, orada karnınızı doyurup gelmenizi
tavsiye ederiz.
Bu arada hava o kadar sıcaktı ki yürüyüp şehri gezmeyi çok
istememize rağmen tek yapabildiğimiz Szimpla’dan çıkıp, şehrin simgelerinden
biri olan Chain Bridge’e yürüyerek geçmek ve Buda Kalesi’ne çıkmadan önündeki
çimlere serilmek oldu. Gruptan birkaçı burada biraz kestirmeyi tercih etti. Biz
ise bir daha fırsat olmaz diye füniküler bileti aldık ve kaleye çıktık. Sanırım
akşamüstü olduğundan uzun bir kuyruk beklemedik. Buda Castle gecesi ayrı
fotojenik, gündüzü ayrı bir yer. Biz sevdik ama sıcak yok mu sıcak, attığımız
adımları saydırdığından gezimizi noktalayıp yiyecek bir şeyler alıp eve dönme
kararı aldık. Çok yakın olduğunu düşündüğümüz meşhur pizzacı Local Korner’a 1
saat yürüdükten sonra paketlerimizi alıp eve döndük ve sanırım yememiz ile
yatmamız arasını pek hatırlamıyoruz.
İkinci gün sabah sıcak
bastırmadan biraz keşfe çıktık ve Butter Brothers’a gittik. Kruvasan çeşitleri
ve güzel bir kahve eşliğinde kahvaltımızı ettikten sonra biraz sokakları
dolandık.
Diğer arkadaşlar da uyanınca hop atladık taksilere adaya gittik. Ta
ta ta taa işte giriş! Hava o kadar sıcak ki erimemek için zor duran
citizenlerine su püskürten geçit yapmayı bile düşünmüş tatlı Macarlar. Her
dilden “Hoşgeldiniz” yazan bayrakların asıldığı bir geçitten geçerek adaya
giriş yapıyorsunuz. Tabi geçit öncesinde online aldığınız biletleri gişelere
gösterip bilekliklerinizi alıyorsunuz ve kolunuza takıyorsunuz. Adada nakit para geçmiyor. Kredi kartınızla
senkronizasyonunu yaptığınız bir kredi kartı alıyorsunuz bankolardan. Oo çok
sıra var ama panik yok içerde bunlardan bir sürü var, gözünüzü korkutmasın. Yalnız
bu kart için 400 huf kadar depozito ayırıyorlar bilginiz olsun. Biraz burada
para biriminden bahsedelim. Macaristan’da lokal para birimi Macar Forinti. Para
bozdurabileceğiniz birçok Exchange mevcut. Sadece bozarken belirli bir miktarda
komisyon alıyorlar ama acıtmıyor merak etmeyin. Tavsiyemiz havalimanından küçük
bir miktar bozdurup geri kalanını şehrin içerisinden halletmeniz çünkü
havalimanında daha çok kesinti oluyor. Türkiye’den giderken EUR alın, ne de
olsa Macaristan Avrupa birliği üyesi bazı yerlerde sıkışırsanız EUR’da
kullanabilirsiniz. 300 HUF yaklaşık 1 EUR gerisini varın siz hesap edin.
Şimdi festival alanına geri dönüyoruz,
kocaman bozkır bir arazinin ortasında renkli bir dünyaya giriyorsunuz. Uzun süredir bizim buralarda göremediğimiz İngiliz,
Fransız, Alman, Amerikalı gençler koşup buraya gelmişler. Evet bekarlar, kızlar
güzel, erkekler yakışıklı, kafalar rahat. Kim bilir belki yaz aşkınızı burada
yaşayacaksınız, kısmet. Öncelikle bir harita edinin, ya sziget uygulamasını
telefonunuza indirin ya da dağıtılanlardan bir tane edinin. Ha bir de citizen
pasaportu var. Gittiğiniz çadırlarda etkinliklere katıldıktan sonra
onaylatıyorsunuz. Bunu eğlence haline getirenler var belki sizin de hoşunuza
gider. Gün içerisinde sabahtan başlayarak her çadırda ayrı etkinlikler var.
Sirk, kukla gösterisi, yoga, meditasyon, konserler vb sahne gösterileri.
Acıktınız mı? Adım başı yemek. İçki mi istiyorsunuz sudan ucuz ve sudan soğuk.
Bence bu festivalde tüketilen litrelerce alkol sayesinde Macaristan dış borcunu
ödemiştir (ülkemizde rock&coke devam etseydi sanırım biz de öderdik). Etkinlikler çeşitli ve farklı lokasyonlarda olduğundan
haritayı doğru kullanmanız size zaman kazandıracaktır. Bizim iki gün boyunca
dadandığımız bir diğer durak da Jack Daniel’s Experience oldu. İçerisinde oturabileceğiniz
alanı olan ve black jack oynayıp Jack& Coke içebileceğiniz şahane bir
sosyalleşme alanı. Hayır biz sosyalleştik ordan biliyoruz. Büyük sahnenin tam
arkasına konuçlandığı için bir yandan müzik dinlerken bir yandan içerideki
masalarda rahatça takılabilirsiniz.
Bilet fiyatlarını ilk etapta
insan TL’ye vurduğunda pahalıymış ya dedirtse de sahne alan grupların tek
konser ücretlerini duydukça valla az bile diyor insan. Pink, Rita Ora, PJ
Harvey, Dimitri Vegas&Like Mike gibi dünya çapında ünlü isimleri konuk
ediyor. Türkiye’den bu sene Gaye Su Akyol ve Bubituzak vardı. Her ülkenin
sanatçısına yer vermeye çalışıyorlarmış, öyle de düşünceli bir organizasyon
işte.
İlk gün bütün bu aktiviteleri
yaptıktan sonra gece geç saatte taksi sırasına girip evimize döndük. Ertesi
sabah gitmeden önce gözümüze kestirdiğimiz Stika Cafe’ye kahvaltıya gittik.
Janjanlı bir kahvaltı yaptıktan sonra yine biraz şehre bakındık ve sonra hop
Sziget. O gün hava bir öncekine göre soğumuş bir gün önce tshirt fazla gelirken
o gün sweat shirtlerimizi sırtımıza takmıştık. Ve hava yağmur gösteriyordu. Bu
bir klasikmiş her sene bir gün yağmura teslim olurmuş ada. Ama sanmayın ki bu
keyfinizi kaçırır, özgürlükler adasındasınız büyük düşünün lütfen. Bütün gün
yine çadırlar arasında mekik dokuduktan sonra yine Jack’in yerinde takıldık.
Cumartesi Akşamı Macklemore konseri ve üzerine elektronik akımın yine ağır
toplarından biri olan Dimitri Vegas&Like Mike’ ın konserine katıldıktan sonra
evimize döndük. Aslında bu döngü biraz 50 ilk öpücük filmi gibi. Her gün bir
diğerinin aynı gibi ama her gün ayrı eğlencelerle ada sana kendini sevdiriyor
ve bir sonraki gün yine aynı yere farklı hayallerle gidiyorsun.
Pazartesi sabah döneceğimiz için
erkenden kalkıp halk otobüsü görünümlü airport shuttle servisi ile havalimanına
vardık. Kalbimiz Sziget'de kaldı. Bu sene kimbilir belki sizinle orada
karşılaşırız. Bizce keşfetmekte geç kaldığımız bu festival hepimize iyi
gelecektir. Gidin, görün ve yaş geçmeden gezin. Bir yaştan sonra kafa o kadar
gürültüyü kaldırmaz bizden söylemesi ;)
Sevgiler,
Yorumlar
Yorum Gönder